24 Oca 2008

Seni Seviyorum Sessizce...


Bazı zamanlar isyan cümlesidir. Acıtır.

Kalbinizin en ücra köşesinden ulaşır dudaklarınıza dile getiremezsiniz, kavurur.

"...bir nefes kadar yakın ama uçurum kadar uzak tenine dokunmak istesem başarabilirmiyim inan hiç bilmiyorum... öylece acizim işte...

herşey içimde taa derinlerde kalbimin de bir köşesinde... gözlerinin içine her baktığımda dilimin ucuna kadar gelen kelimeleri zaptedebilmenin sızısı var ruhumun kuytularında. inceden inceye sızlayarak gözyaşlarımdaki cümleler ile herşey dökülüyor işte ellerine... bundan böyle hep benimle kalacak olan bu büyük sır sığmasada artık yüreğime...
seni sevmenin güzelliği kelimelerime kalemimin ucuyla dökülsün büyük bir yaprağın bitimsiz yüzeyine... bilmeyesin gene olsun varsın... ilkbaharda yemyeşil olsun sonbaharda sararıp kurusun , çatlayıp dökülsün kum gibi ; kış güneşinin darbeleriyle ve hafif esen rüzgariyla serilsin ayak bastığın her yere... gülümsemen yaksın içimi, gözlerinin ışıltısı acıtarak üşütsün bedenimi... gelgitler içindeki günlerim kavuşsunlar nihayetinde yıldızsız gecelere... yağmurlara karışarak aksın gözlerimden yaşlar karışsın nehirlere ulaşsın bir sahil kenarında köpüklerle iz bıraktığın kumsaldaki ayak izlerine.attığın her adımda ezip geçerken yüreğimi çıtırtıları ile ulaşsın kulağına seni seviyorum deyişimin acizliği.

seni seviyorum...

söyleyemediğim her anda bir tel daha isyan etsin saçlarmdan erişsin yüzüne baktığımda gördüğüm ışıltılı beyazlığa..
söyleyemediğim her anda bir katre daha düşsün gözlerimden ulaşsın tuzlu tadı dudaklarının ucundan kalbine acıtsın ruhunu, seni sevdiğimi bilmediğin her anda sebepsizce ürpersin için bunun için...
seni seviyorum demek istedim sadece..."

16 Oca 2008

Neler neler.

... Ofisimden bir manzara ...


Geçtiğimiz hafta Pazar günü ani bir şekilde bir Ankara yolculuğu gerçekleştirdim. İnsan oğlu kuş misali derler ya aynı o şekilde... Cumartesi gece yarısı binip uçağa hop Ankara :)

Arkadaşım geldi beni aldı AŞTİ'den onda kaldım o gece. Dünya tatlısı, naif, kırılgan... Geç saatlere kadar oturup konuştuk dertleştik biraz. Sonra uyku galip geldi uyuyverdik.

Evimde uyuyormuşum gibi oldum ne yalan söyliyim evimde bile bu kadar huzurla uyumamıştım uzun zamandır.

Sabah uyandığımda saat 7:00 idi... Etrafıma bakındım nerdeyim diye önce sonra sabahları suratsız olduğumu söyleyenlere inat gülümsedim perdenin arasından sızıp suratıma vuran güneş sebebiyle... Kalkıp araladım perdeyi dışarıda bembeyaz bir manzara, zaten Ankara -9 / - 10 derece her yer buz idi gece geldiğimde... Sonra bana açtığı çekyata girip tembellik yaptım 1 saat kadar 8 gibi de o uyandı yüzünde kocaman bir gülümseme ile " Günaydın" diyerek... Birlikte kahvaltı hazırlayıp cam kenarında bulunan mutfak masasında elimizde fincanlar benim üzerimde Hello Kitty'li pijama onun üstünde tavşanlı bir pijama gülerek keyifle güzel bir kahvaltı ettik. Uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştim kısa sürmüştü ama tüm o son dk uçağa atlayıp Ankaraya gitmeme, yol yorgunluğuna değmişti... :) 9:30 gibi etrafı toparlayıp giyinip sırt çantamı alıp evden çıkmaya hazırdım. Benimle beraber minibüs durağına kadar inip yolcu etmeye indi. Pazar sabahına enerji dolu ve gülümseyerek başlamıştım ya artık herşey boş idi :) İnsan kendi kendini mutlu edebiliyor ufak şeylerle de olsa bunu tekrar farkettim. Kalkıp oraya gitmek benim elimde idi. İşim var bilmem ne diye bahaneler yaratmak da bizim elimizde... Öğrendim ki hiç bir şeyin bahanesi yok.. Herşey bizim elimizde.

Yaklaşık 1,5 senedir reiki ile ilgileniyorum. Kendime ve yakınımdaki kişilere reiki uyguluyorum... Pazar günü için Reiki Master'ım eğitim olduğuna dair bana cuma akşam mesaj yolladığında açıkçası ona gelemeyeceğimi söylemiştim. Sonra birden bire "neden gitmiyorum ki atlayıp bir uçağa" deyip hemen uçak için gidiş biletimi almış ; Pazar için de gece23:45 arabasına da dönüş biletimi almıştım. Konutkent'e vardığımda Reiki Masterımı aradım beni indiğim yerden alıp evine götürdü... Diğer katılımcılarda birer birer geldiler... Artık 2. aşama reiki eğitimimi de tamamlayıp sertifikamı aldım... Bundan böyle sevdiğim bi çok insana uzağımda da olsalar reiki uygulamasını gerçekleştirebileceğim :)

5 Oca 2008

~ Baba ~

Yeryüzünde var olan bütün güzellikleri kocaman bir el ile çocuğuna uzatandır baba...

- ben gidiyorum.
+ nereye kızım bu saatte.
- saatin nesi var baba daha 1 bile olmadı.
+ nereye gidiyorsun ki pijamalarla şimdi anlamadım ki ben.
- baktım evde çekirdek yok, kardeşime gidiyorum onlarda kuruyemiş stoğu vardır.
+ ne diyim ki ben sana gece yarısı karşı apartmana çekirdek için gidilir mi??
- hadi öptüm...

Ufak kız üç gün sonra işten gelindiğinde salonda oturan aile fertlerini bulur kapıdan girince karşısında. maaile film izliyorlardır. Çantayı bırakır tekli koltuğa doğru son enerjisiyle ulaşır ve tabiri yerinde ise yığılır kalır. " yağmur yağdıda ıslandım da otobüs gelmedi de 7 den beri yollardayımda biik bik bik bik... ühühühühühü" diye söylenmeye başlar... Yerde uzanmış olan baba kalkar, kız önce kendi dırdırı yüzünden içeri gittiğini sanır babasının... Babası 1 - 2 dk sonra elinde iki koca çekirdek paketiyle gelir. " bundan sonra çekirdek yok diye evden gitmiyceksin sana çekirdek aldım eheheh" der. Ufak kız önce ;"canımmm benim" diye sarılıp babasını öper ve ağlamaya başlar...

Hikaye budur bu değildir, buna benzer pek çok şey olmuştur. Bu baba ki valizini alıp "ben gidiyorum baba x şehrine yerleşicem iş bulucam şöyle yapıcam" dediğinde de "iyi kızım git nasıl mutlu olacaksan" demiştir. Aynı baba elinde valizi ile geri gelen çocuğunu ağlarken sızlarken sarılıp susturmaya çalışmış "ama sen mutlu olucaktın hani ne ağlıyorsun mutlu oldun geldin işte bitti gitti" demiştir. Bu baba ki bebekken hastalanmış ve tedavisi için türkiyede bulunmayan aşıya ihtiyacı olan bebeği için 2 aylık maaşını döküp aşıyı getirmiş sonrada aylarca mesai saatleri sonrasında borçlarını kapatmak için karaborsacılık yapmış işportacılık yapmıştır. Bu baba ki bacağını kırdığı çalışamadığı dönemde 1 ekmek almaya paraları yokken o dönemde yeni çıkan cips türevlerinden biri için "alabilir miyiz paramız var mı" diye soran kızına o cipsi alabilmek için alyansını satmıştır. Bebekken altını temizlemiş, hastayken sabaha kadar başucunda ateşinin düşmesini beklemiştir. Büyüyünce kaprislerini çekmiş, ergenlik zamanında "kalbini kıran olmasın da acı çekmesin" diye dört dönmüştür kızının etrafında...

Şimdi o bebek nerdeyse otuz yaşında ve her gece yatarken sabah uyandığında o adamın herdaim hayatında olmasını, uzunca seneler hep elinden tutmasını dilemekte dualarında.
Onsuz bir hiç olduğunun bilincinde, sahip olduğu en değerli varlık olduğunun bilincinde bir gün aniden onu yitirmekten korkmaktadır. Çok korkmaktadır baba kelimesine yüklediği şeyler o kadar fazladır ki o yoksa yarımdır... Biliyor ki güneş o yoksa artık burada; ayaz gibi üşütür...