16 Nis 2009

Kehribar Kadınlar


17 öykü, 16 katre abre...

24 saat içinde bir solukta okuduğum kitaba adını veren kehribar kadınlar ile açılışı yaparken bozkırlarda nefes alan , sevdiğine kavuşamamış, kavuşmuş eksik kalmış ona çocuk veremediği için yetememiş, sevmiş ve sevilmiş ama ecel tarafından sevdiği elinden düşüvermiş kadın ve adamların kimisi birbirini takip eden kısa öykülerin içinde ordan oraya savrulurken kevser ruhi sağ olsun her kelimesi her satırı ile yarası tam iyileşmemiş yüreğime düşürdü katreleri... ve dağlandı her damlada açık yaram. sızı kaldı.

eskinin saf katıksız duygularını taşıyan kehribar kadınlarım geldi aklıma hayatımdaki. ufacık çocukken her birine özenerek, gözlerimi kocaman açarak dinlediğim sevda öyküleri geldi gözlerimin önüne; sonu ayrılıkla, hasretle biten... hayranlıkla dinlediğim kadınlarım geldi... büyük teyzem ve büyük halam... hayata kapattıkları yürekleri geldi... ipekböceği gibi kozasından çıkıp uçup göğe doğru gitmeleri yalnız başlarına... kevser ruhi'nin moda koyunda bekliyor öyküsünde anlattığı gibi onların arkalarında kalan hayatlarına şahit olmuş eşyalarının, yokluklarının ardından yaşadıkları sessiz isyan resmedildi zihnime... kehribar kadınlarım geldi tek tek gözümün önüne... ailemin kadınlarının ortak yazgısı... yazgım... ve bu yazgının gidişatını bozamayacağımın kabullenişi ile adımlarını sessizce takip edişim geldi gözümün önüne... ilk damlalarımı onlar için akıttım... kendim için akıttım...

son öykü eyvah'a ulaştığımda milyonlarca kelime uçuşuyordu beynimde... asla, ama asla satırlara dökemeyeceğim yoğunlukta duygular!

ve hepsi hapis kaldılar bende...

mutsuzluk ile mutlu olmak anlam buldu kerem'in iç hesaplaşması ile...
bir kadının seni bensizliğe mahkum ediyorum'u karşılığını buldu kelime haznemde...

"kendim ettim kendim buldum
gül gibi sarardım soldum eyvah, eyvah..."

Hiç yorum yok: